Wednesday, October 21, 2009

Halifemi geri istiyorum

OSMANLI tahtının veliahtı ve hilafetin vârisi Ertuğrul Osman'ın ölümüne Türkiye'de bazı kişilerin verdiği tepki daha da şaşırtıcı olamazdı. Taliban urbaları ve uzun sakalları ile radikal dinciler İstanbul'da bir araya gelip; Müslümanlığın, şaraptan hoşlanan, klasik müzik dinleyen ve yakın zamana kadar New York şehrinde yaşayan liderini son yolculuğuna uğurladılar. Osmanlı sultanları ve Ertuğrul Osman -bugün hayatta olsaydı, Sultan Beşinci Osman olacaktıhiç şüphesiz, saltanatın vârisinin cenazesini kendi çıkarları dogrultusunda kullanan radikal İslamcıları cezalandırırdı. İslamcıların aksini iddia etmelerine rağmen, Osmanlı halifeleri Batı karşıtı değildi. Osmanlı İmparatorluğu Batılı devletler ile sürekli bir ilişki içerisindeydi. Bu ilişkinin kökleri öyle derindi ki, Kanûni Sultan Süleyman 16. yüzyılda kendisini Kutsal Roma İmparatoru olarak hayal etmişti. 18. ve19. yüzyıllarda Osmanlı sultanları ve halifeleri, Osmanlı İmparatorluğu'nu Batı modelinde bir devlet olarak yeniden yaratmak için yoğun bir reform sürecine girdiler.

Bu amaçla halifeler laik eğitim kurumları ihdâs edip, kadınlara toplumsal haklar verip, onları bu okullara yazdırmışlardı. 19. yüzyıla baktığımızda, Osmanlı İmparatorluğu'nun sultanlarının ve halifelerinin, Batılı yaşamı ve değerleri benimsediğini görürüz. Tüm bu nedenlerden dolayı, Osmanlı Imparatorluğu'nu Atatürk'ün 1923 yılında kurduğu laik Türkiye Cumhuriyeti'ne bir antitez olarak görmek yanlıştır. Atatürk saltanat ve halifeliğine son vererek laik Türkiye Cumhuriyeti'ni kurduğunda halifeliğin mirasını yok etmemiştir. Aksine, halifelerin Türkiye'yi gerçek bir Batılı topluma dönüştürme hayalini yerine getirmiştir. Atatürk'ün reformları, Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerde izlediği politikanın bir devamı niteliğini taşır. Osmanlı halifeliğinin anlamı ve mirası hakkında geçen tartışmaların Türkiye için olduğu kadar; günümüzdeki Müslümanlar ve Batı için de büyük bir önemi var. Batı karşıtlığı temelinde kurulan El- Kaide ortaya çıkmadan yıllar önce, Osmanlı halifeleri, cihad yanlısı radikal dinci kesimlere karşı, Batı örneğinde gelişerek ilerleyen Müslüman bir toplum modelini çözüm olarak önermişlerdi. Halifeler, 1876 yılında ilk Osmanlı parlamentosunu kurup bir Anayasa hazırlayarak bu modern toplumun gelişimine zemin hazırlamışlardır. Aynı zamanda Batı'nın değer ve düşüncelerini, laik eğitim ve kadınlara eşit haklar gibi atılımlarla topluma kazandırdılar. Günümüzün modern Türkiye'si varlığını, Atatürk kadar, Müslüman bir topluma Batı değerlerini ilk kazandıran halifelere de borçludur.

Şimdi ise İslamcılar halifeliğin bu anlamını yok edip, kendi amaçları doğrultusunda kurumu yeniden hayal etmek istiyorlar. Radikal dinciler öncelikle halifeliğin taşıdığı politik anlamı çarpıtıp, halifeliği Batı karşıtı bir kurum olarak lanse ediyor; sonra da hilafete verdikleri bu yeni anlam doğrultusunda halifeliğin yeniden tesisini Batı karşıtı ideolojileri için bir nihai hedef olarak belirliyorlar. Atatürk'ün istediği, liberal değerler üzerine kurulu Batılı Türkiye'yi bir sapma olarak nitelendiren El-Kaide ve benzeri aktörlerin Türkiye için öngördükleri radikal ve ütopik toplum modeline karşı; Osmanlı sultanları, ta 100 yıl önce modern, Batılı bir toplum hayal etmişlerdi. Ertuğrul Osman, ölümünden kısa bir süre önce Aslı Aydıntaşbaş ile yaptığı röportajda "Cumhuriyet'in ilanı, ailemiz açısından her ne kadar yıkıcı olsa da, Türkiye için çok iyi olmuştur" diyerek modern Türkiye'nın Osmanlı halifeliğinin politikaları ile çatışma içinde olmadığı görüşünü vurgulamıştı. Halife Osman doğumu itibarıyla Türk, dini itibarıyla Müslüman ve yetiştirilme tarzı itibarıyla bir Batılı idi. İslamcıların hayal ettiği gibi çarpıtılmış gerçekler üzerine kurulu, liberal olmayan bir dünya istemeyen her Müslüman gibi ben de halifemi geri istiyorum.

http://www.cagaptay.com/6460/halifemi-geri-istiyorum

No comments:

Post a Comment